Nur paylaşım platformu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Nur paylaşım platformu

Nur paylaşım,nur Nur forum,nur sohbet,nur,risale,ilahiler,forum dini forum dini sohbet
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 TEVBE VE GÖZYAŞI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
la-tahzen

la-tahzen


Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 01/12/08

TEVBE VE GÖZYAŞI Empty
MesajKonu: TEVBE VE GÖZYAŞI   TEVBE VE GÖZYAŞI Icon_minitimeSalı Ara. 09, 2008 3:46 pm

Bir terzi, sâlihlerden bir zâta;
"-Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in: "Allâh Teâlâ, günahkâr kulunun tevbesini, canı boğazına gelmeden kabûl eder." hadîs-i şerîfi hakkında ne buyurursunuz? diye suâl etti.
O zât da sordu:
"-Evet, böyledir. Ama senin mesleğin nedir?"
"-Terziyim elbise dikerim."
"-Terzilikte en kolay şey nedir?"
"-Makası tutup kumaşı kesmektir."
"-Kaç seneden beri bu işi yaparsın?
"-Otuz seneden beri."
"-Canın gırtlağına geldiği zaman, kumaş kesebilir misin?"
"-Hayır, kesemem."
"-Ey terzi! Bir müddet zahmet çekip öğrendiğin ve otuz sene kolaylıkla yaptığın bir işi, o zaman yapamazsan, ömründe hiç yapmadığın tevbeyi o an nasıl yapabilirsin? Bugün gücün yerinde iken tevbe eyle! Yoksa son nefeste istiğfar ve hüsn-i hâtime nasib olmayabilir... Sen hiç: "Ölüm gelmeden evvel tevbe etmekte acele ediniz!" hadîsini duymadın mı?"
Bunun üzerine terzi ihlâsla tevbeye sarıldı ve o da sâlihlerden oldu.
Bu kıssada görüldüğü gibi kulların önünde binbir türlü dünyâ ve nefsâniyet çukurları vardır ki, bunların en tehlikelisi de samîmî tevbeyi devamlı sonraya bırakmaktır. Oysa tevbeye sarılmak, bütün bir ömrümüzün can simididir. Nitekim Rasûlullâh -sallallâhü aleyhi ve sellem- ashâb-ı kirâma "en büyük derdin günâh derdi, ilâcının da gece karanlığında istiğfâr" olduğunu beyân buyurmuştur.
Çünkü Allâh'a yöneliş ve kalbin ulvî bir seviye kazanmasında mühim bir yeri olan istiğfâr, mânevî kirlerden temizlenmenin de yegâne vâsıtasıdır. Makbûl bir tevbe, kul ile Rab arasındaki engelleri ve perdeleri kaldırır ki, amel-i sâlihler için bu hâl son derece mühimdir. Zîrâ hedefe varmaya mânî olan hususları ortadan kaldırmak ve böylece gönlü asıl gâyeye müsâid hâle getirmek gerekir. Bundan dolayıdır ki rûhî tekâmül için bütün tasavvuf yollarında seherlerdeki evrâda istiğfâr ile başlanır.
İlk tevbe, ilk peygamber Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-'la başlamıştır. O, tevbesinde:
"Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan, mutlaka ziyân edenlerden oluruz." (el-A'raf, 23) diye niyazda bulunmuştur. Bu duâ, kendilerinden sonra kıyâmete kadar gelecek evlâdlarına bir istiğfâr nümûnesidir.
*
Ehlullâh hazerâtı tevbeyi üçe ayırır:
1- Avâmın tevbesi: Bunlar günahlarından tevbe ederler.
2- Havâs, yâni seçkin kulların tevbesi: Bunlar gâfil bulunmaktan tevbe ederler.
3- Hâssu'l-hâs, yâni en seçkin has kulların tevbesi: Bunlar da Allâh'a daha yakınlık peydâ edebilmek için tevbe ederler.
Ancak her amel-i sâlihde olduğu gibi tevbede de samîmiyet ve ihlâs şartı vardır. Öyle ki, birçok ehlullâh ettikleri tevbelere dahî tevbekâr olmuşlardır. Yâni tevbeye muhtaç tevbelerden Allâh'a sığınmak ve âyette buyurulan "tevbeten nasûhâ" sırrına nâil olmak zarûreti vardır. Çünkü nefs ve şeytan, gönlü çelmeye yol bulamayınca sûret-i haktan görünürler de bu defa güzellikleri ve iyilikleri telkin eden birer üstad kesilirler. Böylece kulu tuzağa düşürerek tevbeleri yele verirler. Oysa durmadan tevbeden dönmek, âhıret seâdetini karartacak bir âfettir. Allâh Teâlâ buyurur:
"Tevbe ederseniz, Rabbinizin sizi esirgeyeceğini umabilirsiniz; eğer tekrar fesâda düşerseniz, o da sizi cezalandırmaya döner." (el-İsrâ, Cool
Çünkü durmadan tevbesini bozan kimse, artık şeytanın maskarası olmuş demektir. Artık o, ne zaman tevbe etse şeytanın ve şeytanlaşmış gâfillerin bir defa: "Yazıklar olsun, tüh sana!" demesiyle derhal tevbesini yine bozar. Onun için âyet-i kerîmede:
"Ey îmân edenler! Tam bir sıdk ve ihlâs ile tevbe ederek Allâh'a dönün." (et-Tahrîm, Cool buyurulmuştur.
Bu gerçeğe işaretle şair tevbeye yönelen gönülleri şöyle îkâz eder:
Birkaç kelime ile dil ederken istiğfâr,
Gönül gâfilse, nefis binbir dehlize dalar!..
(Rahmetî)
Tevbe mevzuunda şu husus da câlib-i dikkattir:
Camiu's-Sagîr adlı hadîs kitabında; insanların amellerini yazan meleklerden günahları kaydeden meleğin, günah işlendikten altı saat sonra yazdığı, bu mühlet içinde belki tevbe eder diye beklediği belirtilmektedir. Bu sebeple: "Tevbemde duramıyorum, yine günah işliyorum; bu yüzden tevbe etmeyeyim!" dememeli, daima istiğfarda bulunmalıdır. Zîrâ Allâh lutfeder de bir daha tevbe bozulmaz. Ancak bilmelidir ki tevbe, bir afv dileme olduğundan samîmî pişmanlığın gerçekleşmesi ve afvı istenen günâhın bir daha yapılmaması husûsundaki kat'î azmi îcâb ettirir. Bunun için Cenâb-ı Hak şöyle îkâz buyurur:
"Sakın şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın." (Lokmân, 33)
Zaten:
"Tevbe nedâmetten ibârettir." hadîs-i şerîfi de, tekrar günaha düşürmeyecek bir tevbeye işaret etmektedir.
Aynı zamanda bu hadîs-i şerîf, tevbenin pişmanlıkla başlaması zarûretini beyân eder. Bu da günah kirlerinin samîmî göz yaşlarıyla temizlenmesi demektir. Rivâyet olunur ki:
Tevbe ve pişmanlık içindeki bir günahkâra, yakaza hâlinde iken günahlarının listesi verilmiş: "Oku bunu!" denmişti. Bu hâl karşısında mücrim o kadar ağladı ki, gözyaşlarından listedeki günahları göremez oldu. Nihâyet bu samîmî gözyaşları, o günahların tamamını yıkadı, temizledi. Böylece o mücrim afvoldu.
Bu itibarla bâzen bir günah, afvı için bin gözyaşı ister; bâzen de bir damla yaş bin günâhı temizler.





kaynak:www.altinoluk.com
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
TEVBE VE GÖZYAŞI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Nur paylaşım platformu :: Dini, Güzel Yazılar / Makaleler / Şiirler :: Dini, Güzel Yazılar / Makaleler-
Buraya geçin:  
Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar