BAŞIMDA DÖNÜYOR HAYAT
Hep yorgun bir gün sonu oluyor ayaklarımı dayadığımda kanepenin kenarına.
Gözlerim beyaz tavanın tek siyah noktası etrafında dönüyor.
Dönüyorum sabahtan başlayarak ayak uçlarıma.
Ucu kırılmış bir kalem gibi, kurumuş bir nehir gibi her şey.
Her şeyi yeniden gözden geçirmek gerek diyorum, artılar, eksiler, çapraz, geometrik.
Geometrik bir yanı yok hayatımın, her şey yuvarlak, sağlamasız hesaplar.
Hesabı verilecek ne çok şey var, ve ne kadar az hesaba dahil olacak olan.
Olan ve olmakta olan her şeyde bana düşen hep bir eksilti oluyor ve neden hep bir hüzün tadı damağımdan ayrılmayan? Ayrıksı bir damar var demek ki bende.
Bende mutluluk tutmaz bir toprak parçası.
Parçalanıyor hayatım durmadan, içim, yüreğim.
Yüreğim bütün yetimliklerden bir pay bulup çıkarıyor nasılsa.
Nasıl oluyorsa hep geç kalıyorum hayata.
Hayat düşmüyor yakamdan.
Yakamda boynu bükük kalıyor karanfiller, şebboylarsa ağlamaklı bir titreyişe tutuluyor.
Tutuluyor ay denize bir gece vakti.
Vakitler geçiyorum hayatımdan, mevsimler geçer gibi, hiçbir mevsim oturmuyor üzerime.